OZON TEDAVİSİ

       OZON NEDİR

Ozon gazı 19.yüzyılın ortalarında keşfedilmiş 3 atomlu oksijen molekuludur. Unstable renksiz keskin kokulu bir gazdır.  Ozon gazı doğal olarak yeryuzunden 25-30 km mesafede surekli olarak oluşmakta ve ultroviole ışınlarından bizi korumaktadır.

ozon ismi latince ve grekcede  ”kötü ve keskin kokulu” anlamındaki” ozein” kelimesinden türetilmiştir. 1500′ lerde Kraliçe Elizabeth bakır kap içindeki suyu fırtınalı havalarda bekletip yıldırım çarpmasından sonra oluşan ozonlu suyu içtikleri ve yıkandıkları bu sayede genç kalmaya çalıştıklarına dair rivayetler mevcut olup  tanrının nefesi” olarak adlandırılmıştır.  1840 yılında C.F. SCHÖNLEİN  tarafından üç atomlu oksijen olduğu keşfedilmiştir. 1890 ‘ da nichola Tesla ilk ozon tedavi cihazı için patent alan kişidir.



 

MEDİKAL OZON TEDAVİSİ(OZON TERAPİ)

akif oksijen molekulu olan ozon gazı kullanılarak yapılan iyileştirici tedavilere ozon tedavisi ” denilmektedir. Ozon gazı ozon jeneratoru olan cihazlarda saf oksijenden %95 O2  ve %5 O3 karışımı olarak elde edilmektedir. kanserden diabete , hepatit den AIDS’e, kronik yorgunluktan strese, antiaging den kozmetiğe kadar yüzlerce hastalıkta kullanılmaktadır.          Normalde metabolik olarak sağlıklı hayatımızı sürdürmemiz hücrelerimizin yeterli düzeyde oksijen olmasıyla mümkündür.  Oksijen varlığında oluşan enerji ile metabolik olaylar surdurulebilmektedir. günümüzde çevre kirliliği,  gıda kirliliği( GDO ‘ lu yiyecekler,peptisidler), gluten laktoz intoleransları, gıda duyarlılığı ve entoleransları.sızıntılı bağırsak sendromu,  ağır metaller,   sağlıksız beslenme, stress, hareketsiz yaşam, sigara ve bunların sonucunda oluşan diabet, hipertansiyon, kalpte iskemik hastalık, damar tıkanıklılıkları, eklem harabiyetleri sonucu dejeneratif eklem hastalıkları, fibromiyalji, migren, myofasial ağrı sendromları, allerjıler, depresyon ve diğer neuropsikiatrik hastalıklar ve kanser v.b gibi hastalıkların hepsinde oluşan oksidatif stress oksijen eksikliği ve antioksidan kapasitenin düşmesiyle  dokularda oluşan mikrodolaşımın bozulması ile toksik yüklerin artması sağlığımızdaki bozulmaların en önemli sebebir.